• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Şuarâ Sûresi 20 - 39. Ayetler

20.   Hz. Musa dediki: Onu o vakit yaptım, fakat ben o zaman cahillerden idim.

21.   Vaktaki sizden korktum, artık sizden firar ettim, imdi Rabbim bana hikmet verdi ve beni Peygamberlerden kıldı.

22.   Ve o da bir nimettir ki, benim başıma kakıyorsun, İsrailoğullarını köle edinmiş olduğundan dolayıdır.

23.   Firavun dediki: Âlemlerin Rabbi nedir?

24.   Musa Aleyhisselâm da dediki: Göklerin ve yerin ve bunların arasında bulunanların Rabbidir, eğer siz yakinen bilir kimseler oldunuz iseniz.

25.   Firavun etrafında olanlara dediki: İşitiyor musun?

26.   Musa Aleyhisselâm da dediki: O, sizin Rabbinizdir ve sizin evvelki atalarınızın Rabbidir.

27.   Firavun da dediki: Size gönderilmiş olan elçiniz, şüphe yok ki, elbette bir mecnun dur.

28.   Hazreti Musa da dediki: O, doğunun ve batının ve bunların aralarında olanların Rabbi dir. Şayet aklınızı kullanırsanız.

29.   Firavun dediki: Andolsun, eğer benden başka ilâh edinmiş isen elbette seni zindana atılmışlardan kılarım.

30 Musa Aleyhisselâm da dedi ki: Ben sana apaçık bir şey getirmiş olunca da mı beni zindana atacaksın!

31.   Firavun da dedi ki: Haydi onu getir, eğer sen doğru söyleyenlerden isen

32.   Bunun üzerine âsasını bırakıverdi, o hemen bir apaçık ejderha kesildi.

33.   Ve elini çekip çıkardı. Hemen o, seyredenlere karşı bembeyaz kesilmiş idi.

34.   Firavun etrafındaki ileri gelenlere dediki: şüphe yok, bu elbette çok bilgili bir sihirbazdır.

35.   Sizi büyüsü ile yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Artık siz ne emredersiniz?

36.   Dediler ki: Onu ve kardeşini alıkoy: Şehirlerde toplayıcılar yolla.

37.   Sana çok bilgin sihirbazlar getirsinler.

38.   Artık sihirbazlar, belli bir günün muayyen bir vaktinde toplanmış oldu.

39.   Ve insanlara da denildi ki: Siz de toplanıyor musunuz?

Şuarâ Sûresi 40 - 60. Ayetler

40.   Umulur ki, biz de sihirbazlara tâbi oluruz, eğer galip olanlar, onların kendileri olmuş olursa.

41.   Vaktaki sihirbazlar geldi, Firavun'a dediler ki: Eğer galip olanlar bizler olursak bizim için mutlaka bir mükâfat var mı?

42.   Firavun da dedi ki: Evet... Ve o vakit elbette siz, en yakın kimselerden olacaksınız.

43.   Musa onlara dediki: Siz ne atacaksanız atıveriniz.

44.   Hemen iplerini ve sopalarını atıverdiler ve dediler ki: Firavun'un kudreti hakkı için şüphe yok ki, elbette biz galip olanlarız.

45.   Bunu müteakip Musa da âsasını bırakıverdi, hemen o zaman o, onların uydurdukları şeyleri süratle yutar oldu.

46.   Sihirbazlar, hemen secde ediciler olarak yere atıldılar.

47.   Dediler ki: Alemlerin Rabbine iman ettik.

48.   Musa'nın ve Harun'un Rabbine.

49.   Firavun" dediki: Ben size izin vermeden evvel siz ona iman ettiniz, şüphesiz ki, o size sihri öğretmiş olan büyüğünüzdür. Artık yakında bileceksiniz, elbette ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlanmasına kestireceğim ve muhakkak ki, sizi toplu bir halde astıracağım.

50.   O iman edenler de dediler ki: Zararı yok, şüphesiz ki, biz Rabbimize dönücüleriz.

51.   Biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı bizim için hatalarımızı Rabbimizin bağışlayacağını ümid ederiz.

52.   Ve Musa'ya vahiy ettik ki, Kullarım ile beraber geceleyin yürü. Çünkü, siz şüphesiz ki takibe dileceksiniz.

53.   Artık Firavun şehirlere asker toplayıcılar gönderdi.

54.   Şöyle diyor ki: Şüphe yok, onlar İsrailoğulları az kimselerden ibaret bir topluluktur.

55.   Ve muhakkak ki, onlar bizi elbette çok öfkelendirmekte bulunan kimselerdir.

56.   Ve şüphe yok ki, bizler elbette pek uyanık bir cemiyetiz.

57.   Cenab-ı Hak da buyuruyor ki: Artık biz onları bahçelerden, ırmaklardan çıkardık.

58.   Ve hâzinelerden ve nimet dolu bir makamdan mahrum bıraktık.

59.   İşte böyle oldu! Ve bunları bu nimetleri İsrailoğullarına miras kıldık.

60.   Derken Firavun ile kuvvetleri güneş henüz parlamaya başlamış iken onların İsrailoğullarının arkalarına düştüler.

Şuarâ Sûresi 61 - 83. Ayetler

61.   Ne zamanki, iki topluluk biri birini gördü, Musa'nın adamları dediki: Şüphe yok, bizler elbette yetişilmiş yakalanmışlarız.

62.   Hz. Musa da dedi ki: Asla. Muhakkak ki, Rabbim benim ile beraberdir, beni yakında selâmete erdirecektir.

63.   Artık Musa'ya vahiy ettik ki, âsân ile denize vur, vurunca derhal yarıldı, hemen her parça pek büyük dağ gibi oluverdi.

64.   Ötekilerini de buraya yaklaştırmıştık.

65.   Ve Musa'yı ve onunla beraber olanları, hepsini kurtuluşa erdirdik.

66.   Sonra Ötekilerini boğduk.

67.   Şüphe yok ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların çoğu iman etmiş kimseler olmadı.

68.   Ve şüphe yok ki, Rabbin elbette o, mutlak galiptir, merhametlidir.

69.   Onlara İbrahim'in de kıssasını oku.

70.   O vakit ki babasına ve kavmine dedi ki: neye ibadet ediyorsunuz?

71.   Dediler ki: Putlara ibadet ediyoruz. Onlara ibadete devam edip duruyoruz.

72.   Dedi ki: Onlara dua ettiğinizi zaman sizi işitiyorlar mı?

73.   Yahut size bir menfaat veya bir zarar verebiliyorlar mı?

74.   Dediler ki: Yok, biz babalarımızı böyle yapar bulduk.

75.   Dediki: Şimdi neye ibadet ettiğinizi görmüş oldunuz mu?

76.   Sizin ve eski atalarınızın?

77.   İşte onlar, benim için şüphe yok bir düşmandır, âlemlerin Rabbi ise müstesnâ.

78.   O Alemlerin Rabi ki, beni yarattı, elbette beni hidayete iletecek olan O'dur.

79.   Ve O'dur ki, bana o yiyecek ihsan eder ve beni suya kavuşturur.

80.   Ve hasta olduğum zaman bana ancak o şifa verir.

81.   Ve O'dur ki, beni öldürür, sonrada beni diriltir.

82.   Ve O'dur ki, ceza gününde benim için kusurumu affetmesini ve bağİslamasını umarım niyaz edersem

83.   Yarabbi! Bana bir hikmet bahşet ve beni iyilerin arasına kat.

Şuarâ Sûresi 84 - 111. Ayetler

84.   Ve sonrakiler arasında benim için iyilikle anılmayı nasip kıl.

85.   Ve beni naim cennetinin vârislerinden kıl.

86.      Ve babam için mağfiret buyur, şüphe yok ki o sapıklardan oldu.

87.      Ve İnsanların kabirlerden diriltilip kaldırılacakları gün beni mahcup etme.

88.   O gün ki, ne mal faide verir ve ne de oğullar.

89.   Ancak Allah'a selim bir kalp ile varan kimse müstesna.

90.   Ve cennet takva sahipleri için yaklaştırılmıştır.

91.   Cehennem de azgınlar için açılıp âşikâre kılınmıştır.

92.   Ve onlara denildi ki ibadet ettiğiniz şeyler nerede?

93.   Allah'tan gayrı, onlar size yardım ediyorlar mı? Veya kendilerine mi yardıma çalışıyorlar?

94.   Artık onlar putlar ve o azgınlar orada ateşlere fırlatılmışlardır.

95.   Ve şeytanın bütün orduları da o ateşe atılmışlardır.

96.   Ve onlar orada birbirleriyle düşmanlıkta bulunarak demiş olacaklardır ki:

97.   Allah'a and olsun ki, biz apaçık bir sapıklık içinde imişiz.

98.   Çünkü biz sizi ey putlar âlemlerin Rabbine eşit tutuyorduk.

99.   Ve bizi ancak o günahkarlar sapıtmış oldular.

100. Artık bize ne şefaat edicilerden var.

102. İmdi bizim için bir kere geriye dönüş olsa idi artık müminlerden olsa idik.

103. Şüphe yok ki, bunda elbette ibret vardır. Halbuki onların çoğu iman etmiş kimseler olmadı.

104. Ve şüphe yok ki, senin Rabbin elbette o, mutlak galip, merhamet sahibidir.

105. Nuh'un kavmi de Peygamberleri yalanladılar.

106. O vakit ki, kardeşleri Nuh, onlara dedi ki: Sakınmaz mısınız?

107. Şüphe yok ki, ben sizin için güvenilir bir Peygamberim.

108. Artık Allah'tan kokun ve bana itaat edin.

109. Ve bunun karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım, ancak âlemlerin Rabbine aittir.

110. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

111. Dediler ki: Sana îmân eder miyiz? Halbuki, sana en bayağı kimseler tâbi oluvermişlerdir.

Şuarâ Sûresi 112 - 136. Ayetler

112. Dedi ki: Onların ne yaptıkları hakkında benim ne bilgim olabilir?

113. Onların hesabı ancak Rabbime aittir, eğer anlayabilirseniz.

114. Ve ben müminleri kovacak değilim.

115. Ben apaçık bir uyarıcıdan başka birşey değilim.

116. Dediler ki: Ey Nuh!: Eğer vazgeçmez isen elbette taşlanmışlardan olursun,

117. Nuh Aleyhisselâm dedi ki: Yarabbi! Şüphe yok ki, kavmim beni yalanladılar.

118. Artık benim arâm ile onların aralarını bir feth ile fethet ve beni ve benimle beraber olan müminleri kurtuluşa erdir.

119. Binaenaleyh onu ve onunla beraber dolmuş gemide bulunanları kurtuluşa erdirdik.

120. Sonra arkada kalanları boğduk.

121. Şüphe yok ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların çoğu, îmân etmiş olmadılar.

122. Ve muhakkak ki, Rabbi n, elbette o, mutlak galiptir, merhamet sahibidir.

123. Ad kavmi de gönderilen elçileri yalanlayıverdi.

124. O vakit ki, onlara kardeşleri Hud dedi ki: Korkmaz mısınız?

125. Şüphe yok ki, ben sizin için bir güvenilir elçiyim.

126. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

127. Ve buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim mükâfatını ise ancak âlemlerin Rabbine aittir.

128. Siz her yüksek tepede bir alâmet bina edip eğlenir misiniz?

129. Ve bir takım sağlam köşkler de ediniyorsunuz. Sanki daimî kalacaksınız?

130. Ve şiddetle tutup yakaladığınız zaman, zorbalar olarak şiddetle yakalamış oldunuz.

131. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

132. Ve o zâttan korkunuz ki, bildiğiniz şeylerle size yardım etti.

133. Size davarlar ile ve oğullar ile yardım etti.

134. Ve bağlar ile ve ırmaklar ile yardım etti.

135. Şüphe yok ki, ben sizin üzerinize pek büyük bir günün azabından korkarım.

136. Dediler ki, öğüt versen de veya öğüt verenlerden olmasan da bizce birdir.

137. Bu, evvelkilerin âdetinden başka bir şey değildir.

Şuarâ Sûresi 137 - 159. Ayetler

138. Ve bizler azaba uğratılacak da değiliz.

139. Artık onu yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Şüphe yok ki, bunda elbette bir ibret vardır ve onların çoğu îmân etmiş olmadılar.

140. Ve muhakkak ki, senin Rabbin elbette o, mutlak galiptir, merhamet sahibidir.

141. Semud kavmi de gönderilmiş olan Peygamberleri yalanladılar.

142. O vakit ki, onlara kardeşleri Salih dedi ki: Korkmaz mısınız?

143. Şüphe yok ki, ben size gönderilmiş bir güvenilir elçiyim.

144. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

145. Ve onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum, benim mükâfatını ancak âlemlerin Rabbbine aittir.

146. Siz burada güvenilir kimseler olarak bırakılacak mısınız?

147. Bağlarda ve ırmaklarda?

148. Ve ekinlerin ve tomurcukları hoş hurma ağaçlarının içinde?

149. Ve dağlardan ustaca bir halde evler yontuyorsunuz.

150. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

151. Ve aşırı gidenlerin emrine itaat etmeyin.

152. Öyle kimseler ki, yerde bozgunculuk yaparlar ve ıslah olmazlar.

153. Dediler ki: Şüphe yok sen çok büyülenmişlerdensin.

154. Sen başka değil, bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bir mucize getiriver.

155. Dedi ki: İşte bu bir dişi devedir. Bunun için bir su içme hakkı vardır, belli bir günün su içme hakkı da sizin içindir.

156. Ve buna bir kötülük ile dokunmayın, sizi hemen pek büyük bir günün azabı yakalar.

157. Derken onu boğazladılar, sonra pişman olarak sabahladılar.

158. Artık onları azap yakaladı. Şüphe yok ki, bunda bir ibret vardır. Böyle iken onların çokları îmân etmiş olmadılar.

159. Ve muhakkak ki, senin Rabbin elbette o, pek galiptir, pek esirgeyicidir.

Şuarâ Sûresi 160 - 183. Ayetler

160. Lût kavmi gönderilen Peygamberleri yalanladılar.

161. O vakit ki, onlara kardeşleri Lût dedi ki: Korkmaz mısınız?

162. Muhakkak ki, ben sizin için güvenilir bir Pey gamberim.

163. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

164. Ve buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim mükâfatım başkasına değil ancak âlemlerin Rabbine aittir.

165. Siz insanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?

166. Ve Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz da. Hayır, siz haddi aşan bir kavimsiniz.

167. Dediler ki: Ey Lût! Andolsun ki, eğer sen nihayet vermezsen elbette çıkarılmışlardan olacaksın.

168. Dedi ki: Şüphe yok, ben sizin işlediğiniz şey için buğz edenlerdenim.

169. Yarabbi! beni ve ehlimi onların yapa geldikleri şeyden kurtar.

170. Artık onu ve ailesini tamamen kurtardık.

171. Ancak bir kocakarı geri kalanlar için de kaldı.

172. Sonra geri kalanları helâk ettik.

173. Ve onların üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Artık ne fena oldu korkutulmuşların yağmuru!

174. Şüphe yok ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların çokları iman etmediler.

175. Ve muhakkak ki, senin Rabbin elbette o, mutlak galiptir, merhamet sahibidir.

176. Eyke halkı da peygamberleri yalanladılar.

177. O vakit ki, onlara Şuayb dedi ki: Sakınmaz mısınız?"

178. Şüphe yok ki, ben sizin için güvenilir bir elçiyim!

179. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

180. Ve onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak âlemlerin Rabbine aittir.

181. Ölçüyü tamamlayın ve noksan ölçenlerden olmayın.

182. Ve dosdoğru terazi ile tartın.

183. Ve insanlara eşyalarını noksan yapmayın ve yerde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.

Şuarâ Sûresi 184 - 206. Ayetler

184. Ve sizi ve sizden evvelki ümmetleri yaratandan korkun.

185. Dediler ki: Şüphe yok, sen iyice büyülenmişlerdensin.

186. Ve sen bizim gibi bir insandan başka birşey değilsin. Ve seni muhakkak yalancılardan zannediyoruz.

187. Artık sen eğer doğru söyleyenlerden ise üzerimize gökten bir parça düşürüver.

188. Dedi ki: Rabbim, yaptıklarınızı pek iyi bilendir.

189. Velhasıl: Onu yalanladılar. Derken onları gölge gününün azabı yakaladı, şüphe yok ki, o, pek büyük bir günün azabı olmuş idi.

190. Muhakkak ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların çoğu, iman etmediler.

191. Ve şüphe yok ki, senin Rabbin elbette o, mutlak galiptir, merhamet sahibidir.

192. Ve şüphe yok ki, o Kur'an âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

193. Onu rûhulemin indirdi.

194. Senin kalbin üzerine, tâki, sen uyancılardan olasın.

195. Pek açık olan Arap lİsanı ile.

196. Ve şüphe yok ki, o, daha evvelkilerin kitaplarında da vardır.

197. Onlar için bir delil olmuş değil midir? İsrailoğulları âlimlerinin onu bilmeleri.

198. Eğer onu Arabca bilmeyenlerin biri üzerine indirmiş olsa idik.

199. Artık onu onlara karşı okuyacak olsa idi yine ona iman etmezlerdi.

200. İşte öylece onu küfrü, günahkârların kalplerine sokmuşuzdur.

201. O pek acıklı azabı görünceye değin ona Kur'ana îmân etmezler.

202. Artık o azap onlara hiç farkında olmadıkları bir halde iken ansızın geliverir.

203. İmdi derler ki: Bir mühlet verilmişlerden miyiz?

204. Şimdi bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?

205. Gördün mü? Onları senelerce faidelendirmiş olsak.

206. Sonra onlara tehdit edilmiş oldukları şey gelecek olsa.

Şuarâ Sûresi 207 - 227. Ayetler

207. O faidelenmiş oldukları şey, onları neden kurtarabilir?

208. Biz hiçbir beldeyi helâk etmedik, ancak onun için uyarıcılar bulunmuştur.

209. Büyük bir tenbih yapılmıştır ve biz zulmedenler olmadık.

210. Ve bunu şeytanlar indirmiş değildir.

211. Ve onlara lâyık olmaz ve güç de yetiremezler.

212. Şüphe yok ki, onlar işitmekten elbette uzak tutulmuşlardır.

213. Sakın Allah ile beraber başka bir tanrıya da dua etme. Sonra azap edilenlerden olursun.

214. Ve en yakın akrabanı uyar.

215. Ve müminlerden sana uyanlara kanadını indir.

216. Sonra sana isyan ederlerse hemen de ki: Şüphe yok ben sizin yaptıklarınızdan beriyim.

218. O ki, seni kalktığın vakit görüyor.

217. Ve o mutlak galip engin merhamet sahibine tevekkül et.

219. Ve secde edenler arasındaki dönüşünü de görüyor.

220. Şüphe yok, hakkıyla işitici, tam anlamıyla bilici O'dur.

221. Size haber vereyim mi? Kimlerin üzerine şeytanların iniverdiğini.

222. Her yalancı, günahkâr üzerine iniverir.

223. Onlar şeytanın sözlerine kulak verirler ve onların çoğu yalancı kimselerdir.

224. Şairlere gelince onlar da sapıklara tâbi olurlar.

225. Görmez misin ki, onlar her vadide şaşkıncasına yürür dururlar.

226. Ve şüphe yok ki, onlar yapmayacak oldukları şeyleri söylerler.

227. Ancak îmân edenler ve güzel amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikiredenler ve zulüme uğradıktan sonra öçlerini alanlar müstesnâ. Ve o kimseler ki, zulüm ettiler, nasıl bir dönüş mahalline yuvarlanıp gideceklerini yakında bileceklerdir.

Neml Sûresi 1 - 13. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Ta, Sin, bu sana Kura'nın ve pek açıkça beyan eden bir kitabın ayetleridir.

2.     Müminler için hidayettir ve bir müjdedir.

3.     Öyle mümîn kimseler ki: Namazı doğruca kılarlar ve zekâtı verirler ve onlar ahirete de evet onlar kat'i surette inanırlar.

4.     Şüphe yok, o kimseler ki, ahirete inanmazlar, onlar için yaptıklarını süslemişizdir. Artık onlar şaşkın bir halde bulunurlar.

5.     Onlar öyle kimselerdir ki, azabın en kötüsü onlar içindir ve onlar ki, ahirette en çok ziyana düşenler onlardır.

6.     Ve muhakkak ki, Kur'an, bir hakîm, Alîm olan Allah Teâlâ, tarafından sana ulaştırılmaktadır.

7.     Hani Musa ailesine demişti ki: ben muhakkak bir ateş gördüm, ondan size bir haber getireceğim veyahut size bir parlak ateş koru getiririm. Belki ısınırsınız.

8.     Ne zaman ki oraya vardı, kendisine şöyle seslenildi ki: Bu ateşte olan da ve bunun etrafında bulunan da mübarek kılınmıştır ve âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ münezzehtir.

9.     Ey Musa! Şüphe yok ki, o seslenen ben mutlak galip ve, hikmet sahibi olan Allah'ım.

10.   Ve âsânı bırak. Ne zaman ki, onu sanki küçük bir yılanmış gibi deprenir gördü, geriye dönerek kaçtı ve arkasına bakmadı, buyruldu ki: Ey Musa: Korkma, şüphe yok ki, ben bir kerim mabudum ki benim huzûrumda Peygamberler korkmaz.

11.   Ancak diğer insanlardan olup da zulmeden korkmalıdır, fakat sonra kötülüğün arkasından zulümü güzelliğe çeviren kimseler başka onlar da korkudan kurtulabilirler artık şüphe yok ki, ben mağfiret, rahmet ediciyim.

12.   Ve elini koynuna sok, bembeyaz, kusursuz olarak çıkıversin. Dokuz mucize ile Firavun'a ve kavmine git şüphe yok ki, onlar yoldan çıkan bir kavim oldular.

13.   Ne zaman ki, onlara mucizelerimiz, açık olarak hidayet yolunu gösteri bir halde geldi. Dediler ki: Bu bir apaçık sihirden ibarettir.

Neml Sûresi 14 - 22. Ayetler

14.   Ve bu âyetleri, vicdanları da tam bir kanaat getirdiği halde bir zulüm ve kibirden dolayı inkâr ettiler. Artık bak, o bozguncuların akibeti nasıl oldu.

15.   And olsun ki, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik ve dediler ki: Hamd o Allah'a olsun ki, bizi mümin kullarından bir çoğu üzerine üstün kılmıştır.

16.   Ve Süleyman Davud'a vâris oldu ve dediki: Ey insanlar! Bize her kuşun dili öğretildi ve bize her şeyden verildi. Şüphe yok ki, bu, elbette bu, apaçık bir lütuftur.

17.   Ve Süleyman için cinlerden ve insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı. Artık onlar bir düzen, üzere sevkolunuyordu.

18.   Ne zamanki, karınca vadisi üzerine geldiler, bir karınca dedi ki: Ey Karıncalar! Yuvalarınıza giriniz, Süleyman ve onun askerleri farkında olmadıkları halde sizi ezmesinler.

19.   Hz. Süleyman Artık onun sözünden gülercesine tebessüm etti ve dediki: Yarabbi! Bana ilham buyur, bana ve anama babama vermiş olduğun nimetine şükredeyim ve senin razı olacağın iyi amelde bulunayım ve beni rahmetinle iyi olan kullarının arasına kat.

20.   Ve kuşları gözden geçirdi de dediki: Bana ne oldu? Hüdhüd'ü göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı?

21.   Herhalde ona şiddetli bir azap ile azap ederim, veya onu boğazlarım, yahut bana apaçık bir delil getirir.

22.   Derken Hüdhüd çok geçmeden geldi de dediki: Ben senin bilmediğin bir şeyi öğrendim ve sana Seb'edan muhakkak bir haber ile geldim.

Neml Sûresi 23 - 35. Ayetler

23.   Muhakkak ben, bir kadın buldum ki, onlara hükümdarlık ediyor ve kendisine her şeyden verilmiş ve onun için pek büyük bir taht da var.

24.   Onun ve kavminin Allah'tan başka güneşe secde ettiklerini gördüm ve şeytan onlara amellerini süslemiş, artık onları yoldan sapıtırmış, binaenaleyh onlar hidayete eremezler.

25.   Allah'a secde etmemeleri için böyle yapmış o Allah'a, ki göklerdeki ve yerdeki her gizliyi meydana çıkarır ve neyi gizlediğinizi ve neyi de âşikâre yaptığınızı bilir.

26.   Allah, o büyük arşın Rabbi dir ki, ondan başka ilâh yoktur.

27.   Hz. Süleyman Hüdhüd'e dedi ki: Bakacağız, doğru mu söyledin yoksa yalancılardan mı oldun?.

28.   Şu mektubumu götür, hemen onlara bırak, sonra onlardan çekil de bak ki, neye varacaklar?

29.   Hükümdar olan kadın dedi ki: Ey ileri gelenler: Şüphe yok ki bana çok şerefli bir mektup bırakıldı.

30.   O muhakkak ki, Süleyman tarafından ve şüphe yok ki o: "Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle" başlanarak yazılmıştır.

31.   Şöyle ki: Bana baş kaldırmayın ve bana Müslümanlar olarak geliniz.

32.   Dedi ki: ey ileri gelenler! Bu işim hakkında bana fetva veriniz. Siz hazır bulununcaya kadar ben bir işimi kestirip atmam.

33.   Dediler ki: Biz kuvvetli kimseleriz ve zorlu savaş erbabıyız ve emir sana aittir. Artık bak, ne emir edeceksen et...

34.   Dedi ki: Şüphe yok, hükümdarlar bir şehre girdikleri vakit onu perişan ederler ve ahalisinin şereflilerini zelil kılarlar ve işte öyle yaparlar.

35.   Ve muhakkak ki, ben onlara bir hediye ile bir heyet göndereceğim, artık gönderilenlerin ne ile dönüp geleceklerine bakacağım.

Neml Sûresi 36 - 44. Ayetler

36.   Ne zamanki hediyeyi getirenler Süleyman'a geldi, dedi ki: Bana bir mal, ile yardım mı ediyorsunuz? İşte Allah’ın bana verdiği size verdiğinden hayırlıdır. Belki siz hediyenizle sevinirsiniz.

37.   Onlara dön, elbette onlara öyle ordular ile gelirim ki, onların bunlara karşı takatları yoktur. Ve elbette onları zelil ve hakir kuvvetten mahrum kimseler oldukları halde oradan çıkarırım.

38.   Hz. Süleyman Dedi ki: Ey ulular! Hanginiz bana onun tahtını onların bana teslimiyet gösterip gelmelerinden evvel getirir.

39.   Cin tâifesinden bir ifrit dedi ki: Ben onu daha sen makamından kalkmadan sana getiririm ve şüphe yok ki, ben ona elbette güç yetiririm ve bana güvenebilirsiniz.

40.   Yanında kitaptan bir ilim bulunan zat da dedi ki: Ben onu daha gözünü açıp kapamadan getiririm. Ne zamanki Hz. Süleyman onu tahtı yanında yerleşmiş olarak gördü, dedi ki: Bu Rabbimin lütufundandır, tâki beni imtihan etsin ki, şükür mü ederim yoksa nimete karşı nankörlük mü ederim ve her kim şükür ederse ancak kendi nefisi lehine şükür eder. Ve kim de nimete karşı nankörlükte bulunursa, şüphe yok ki, Rabbimin hiç bir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir.

41.   Dedi ki: Ona tahtını değiştirin, bakalım onu tanımaya muvaffak olacak mı, yoksa muvaffak olamayacaklardan mı olacak?

42.   Ne zamanki o hükümdar kadın geldi, denildi ki senin tahtın böyle midir? Dedi ki: bu, sanki o. Maamafih bize ondan evvel bilgi verilmiş idi ve bizler Müslümanlar olduk.

43.   Onu, Allah’ın başka tapdığı şeyler İslâmiyetten men etmiş idi. Şüphe yok ki o, kâfirler olan bir kavimden idi.

44.   Ona denildi ki saraya gir. Ne zamanki onu gördü, onu derin bir su sandı, iki baldırını açıverdi. Hz. Süleyman dedi ki: O hakikaten billûrdan döşenmiş, düz, açık bir yerdir. Kadın da dedi ki: Yarabbi! ben nefisime zulümettim ve Süleyman ile beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.

Neml Sûresi 45 - 55. Ayetler

45.   Ve andolsun ki, Semud kavmine; Allah'a ibadet ediniz diye kardeşleri Salih'i gönderdik. Onlar ise hemen birbiriyle çekişen iki guruba ayrıldılar.

46.   Dedi ki: Ey kavmim! Ne için iyilikten evvel kötülüğü acele istiyorsunuz? Allah'tan af dilemeli değil misiniz? Olabilir ki, rahmete kavuşursunuz.

47.   Dediler ki: Biz seninle ve seninle beraber olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık. Hz. Salih de dedi ki: Sizin uğursuzluğunuz, Allah katında malûm dur. Hayır... Siz imtihana çekilen' bir kavimsiniz.

48.   Ve şehirde dokuz kişi var idi ki: Yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlardı, ıslah da bulunmuyorlardı.

49.   Allah'a and içerek dediler ki: Her halde onu ve ailesini geceleyin öldürelim de sonra velisine diyelim ki: biz onun ehlinin helâk olduğu yerde hazır bulunmadık ve şüphe yok ki, bizler elbette doğru sözlü kimseleriz.

50.   Onlar bir hile yaptılar, biz de hiç bilgileri olmaksızın bir hile ile hile yaptık yani: Onları ansızın hilelerin cezasına kavuşturduk.

51.   Artık bak! Hilelerinin akibeti nasıl oldu? Muhakkak ki biz, onları da kavimlerini de toptan helâk ettik.

52.   İşte onlar, onların zulümleri sebebiyle çökmüş olan evleri! Şüphe yok ki, bunda anlayan kavim için elbette bir ibret vardır.

53.   Halbuki: İman edip kötülükten sakınanları kurtuluşa erdirdik.

54.   Lût'u da Peygamber gönderdik o zaman ki: Kavmine demişti ki: O en iğrenç şeyi yapacak mısınız? Halbuki siz onun fenâlığını görürsünüz.

55.   Siz kadınlarınızı bırakıp da şehvetle erkeklere mi yanaşacaksınız? Doğrusu siz cahilce hareket eden bir kavimsiniz.

Neml Sûresi 56 - 63. Ayetler

56.   Artık kavminin cevabı da: Lût ailesini yurdunuzdan çıkarın, şüphe yok ki, onlar çok temizlikte bulunan insanlardır, demelerinden başka olmamıştı.

57.   Binaenaleyh onu ve bütün ailesini kurtardık, karısı müstesna, onu takdirimizle azapta bâki kalanlardan kıldık.

58.   Ve onların üzerlerine bir yağmur yağdırdık, artık ne fena oldu, o uyarılmış olanların yağmuru.

59.   De ki, Hamd Allah'adır, selâm da seçkin kıldığı kullarınadır. Allah mı hayırlıdır, yoksa ona ortak koştukları mı?

60.   Yoksa gökleri ve yeri yaratan ve gökten sizin için bir su indiren mi hayırlıdır sonra onunla güzelliğe sahip olan bahçeleri bitirdik ki, sizin için onun bir ağacı bile bitirebilmeniz mümkün değildir. Allah ile beraber bir tanrı mı var? Hayır... Onlar doğru yoldan sapmış olan güruhtur.

61.   Yoksa yeri bir karargâh kılan ve aralarında ırmaklar akıtan ve o yer için sabit dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir engel meydana getirilmiş olan mı hayırlıdır ? Allah ile beraber başka tanrı mı vardır? Hayır... Onların çokları bilmezler.

62.   Yoksa kendisine dua ettiği zaman, sıkıntı içinde kalana karşılık veren ve kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? hayırlıdır? Allah ile beraber bir tanrı mı vardır? Siz pek az düşünüyorsunuz.

63.   Onlar mı hayırlı yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde sizi doğru yola sevk eden mi ve rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci gönderen mi? Allah ile beraber bir tanrı mı vardır? Allah onların ortak koştuklarından yücedir.

Neml Sûresi 64 - 76. Ayetler

64.   Onlar mı hayırlı yoksa ilk defa yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber bir tanrı mı vardır?. De ki: Haydi delilinizi getiriniz, eğer siz doğru sözlü kimseler iseniz.

65.   De ki: Göklerde ve yerde olanlar gaybı bilemezler, lâkin Allah bilir ve onlar ve zaman tekrar diriltileceklerini de bilmezler.

66.   Onların bilgileri, ahiret hakkında, yetişip son buldu. Fakat onlar ondan şüphe içindedir. Hayır, onlar, ondan yana kördürler.

67.   Ve kâfir olanlar dedi ki: Biz ve atalarımız toprak olduğumuz vakit mi, muhakkak bizler kabirlerimizden çıkarılmış olacak mıyız?

68.   Andolsun ki, bu tehdit bize ve evvelce de atalarımıza yapılmıştır. Bu evvelkilerin masallarından başka birşey değildir.

69.   De ki: Yeryüzünde yürüyünüz de bakınız ki, günahkârların akibeti nasıl olmuştur.

70.   Ve onlara karşı mahzun olma ve onların hiylelerinden dolayı bir sıkıntıya düşme.

71.   Ve derler ki: Bu tehdit ne zamandır? Eğer siz doğru sözlü kimseler iseniz haber veriniz bakalım.

72.   De ki: O acele istediğiniz şeyin bir kısmı belki de sizin ardınıza takılmış bulunmaktadır.

73.   Ve şüphe yok ki, senin Rabbin insanlara karşı elbette kerem sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.

74.   Ve şüphe yok ki, senin Rabbin onların kalplerinin neyi sakladığını ve neyi ilân ettiklerini elbette bilir.

75.   Ve gökte ve yerde bir gaib bir gizlenmiş şey yoktur ki, apaçık bir kitapta yazılmış olmasın.

76.   Muhakkak ki, bu Kur'an, İsrailoğullarına, kendisinde ihtilâf ettikleri şeylerin çoğunu anlatır.

Neml Sûresi 77 - 88. Ayetler

77.   Ve şüphe yok ki, o Kur'an müminler için elbette bir hidâyettir ve bir rahmettir.

78.   Muhakkak ki, Rabbin onların arasında adaletiyle hükmedecektir. Ve o, her şeye kadirdir, her şeyi tam anlamıyla bilendir.

79.   Artık Allah'a tevekkül et. Şüphe yok ki, sen apaçık bir hak üzere bulunmaktasın.

80.   Şüphe yok ki, sen ölülere duyuramazsın ve arkalarına dönüp kaçan sağırlara da davetini işittiremezsin.

81.   Ve sen o körleri sapıklıklarından hidayete erdirici değilsin, sen ancak bizim âyetlerimize inananlara işittirirsin, işte Müslüman olanlar da onlardır.

82.   Söylenen söz, başlarına geldiği zaman, onlar için yerden bir dâbbe çıkarırız da bizim âyetlerimize insanların kati surette inanmaz olduklarını onlara söyler.

83.   Ve o günki, her ümmetten bizim âyetlerimizi yalanlayan kimselerden bir cemaat toplarız. Artık onlar sevk edileceklerdir.

84.   Nihayet geldikleri vakit Cenab-ı Hak buyuruyor ki: Benim âyetlerimi ilmen kavrayamaz olduğunuz halde onları yalan mı saydınız? Yoksa sizin yaptığınız şey ne idi?

85.   Ve zulümleri sebebiyle o söylenen söz, gerçekleşmiştir. Artık onlar söz söyleyemezler.

86.   Görmediler mi ki, biz geceyi karanlık kıldık ki, onda rahat etsinler ve gündüzü de aydınlık kıldık şüphe yok ki, bunda îmân edecek bir kavim için elbette ibretler vardır.

87.   O gün ki, sura üfürülür. Artık göklerde olanlar da ve yerde olanlar da şiddetli bir korkuya tutulur. Allah'ın dilediği müstesnâ. Ve hepsi de ona boynu bükük bir halde gelirler.

88.   Ve dağları görürsün, onları yerlerinde sâbit sanırsın, halbuki, onlar bulutların geçişi gibi geçer gider. Her şeyi sağlam kılmış olan, Allah’ın sanatıdır. Şüphe yok ki, o, yaptığınız şeylerden haberdardır.

Neml Sûresi 89 - 93. Ayetler

89.   Her kim iyilik ile gelirse onun için bundan dolayı bir hayır vardır ve onlar o günde korkudan emin kimselerdir.

90.   Ve her kim kötülük ile gelirse artık onların yüzleri ateşe sürtülür. Siz cezalanmayacak mısınız, ancak işlemiş olduğunuz şey ile cezalanacaksınızdır.

91.   De ki: Ben muhakkak emir olundum ki: Bu beldenin Rabbine ibadet edeyim ki: Buna dokunulmazlık vermiştir ve her şey onun içindir ve emir olundum ki, Müslümanlardan olayım.

92.   Ve emir olundum ki, Kur'an'ı okuyayım. İmdi her kim hidayete ererse kendisi için hidayete ermiş olur ve kim de sapıklığa düşürse artık de ki: Ben ancak Allah’ın azabını haber verenlerdenim.

93.   Ve de ki: Allah'a hamdolsun o size âyetlerini gösterecektir. Artık siz de onları tanıyacaksınız ve Rabbin ne işleyeceğinizden habersiz değildir.

Kasas Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Ta, Sin, Mim.

2.     Bunlar, apaçık kitabın ayetleridir.

3.     Sana Musa ile Firavun'un kıssasından bir kısmını gerçek şekliyle okuyacağız, iman eden bir kavim için.

4.     Şüphe yok ki, Firavun, o yerde azdı ve ahalisini bölük bölük etti onlardan bir taifeyi zayıf düşürmek istiyordu. Oğullarını bozğazlıyordu, kadınlarını da sağ bırakıyordu. Muhakkak ki, o, bozgunculardan olmuştu.

5.     Biz de o yerde zayıf düşürülmeleri istenilen kimselere lütfetmek ve onları ileri gelenler kılmak ve onları o yere varisler kılmak istiyorduk.

Kasas Sûresi 6 - 13. Ayetler

6.     Ve yeryüzünde onlara kudret vermek ve Firavun ile Haman'a ve ordularına onlardan sakındıkları şeyi bizler göstermek istiyorduk.

7.     Musa'nın annesine de ilham ettik ki, onu emzir, onun üzerine korkunca da onu denize bırak ve korkma ve üzülme, şüphe yok ki, biz onu sana geri döndüreceğiz ve onu Peygamberlerden kılacağız.

8.     Artık onu Firavun'un adamları bulup aldılar, tâki, kendileri için bir düşman ve bir üzüntü olsun, şüphe yok ki, Firavun ile Haman ve orduları hata eden kimseler olmuşlardı.

9.     Ve Firavun'un eşi dedi ki: Benim için ve senin için bir göz aydınlığı. Bunu öldürmeyiniz. Umulur ki bize faideli olacaktır veya onu oğul ediniriz. Onlar ise farkında olamıyorlardı.

10.   Musa'nın annesinin kalbi, bomboş olarak sabahladı. Eğer inananlardan olsun diye onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu açığa vuracaktı.

11.   Ve kız kardeşine dedi ki: Onun izini takibet, artık o da onu uzaktan bakıp gördü. Onlar ise farkında değillerdi.

12.   Ve önceden onun süt analarını kabulüne izin vermedik, bunun üzerine kız kardeşi dedi ki: Size bir aile göstereyim mi ki: Onu sizin için güzelce korurlar ve onlar onun için iyi davranışta bulunurlar.

13.   Artık onu annesine döndürdük ki, gözü aydın olsun ve mahzun olmasın ve bilmiş olsun ki, Allah’ın va'di şüphe yok ki, haktır velâkin onların çoğu bilmezler.

Kasas Sûresi 14 - 21. Ayetler

14.   Vaktaki: Musa, yiğitlik çağına erdi ve olgunlaştı, ona hikmet ve ilim verdik ve işte güzel davrananları böylece mükâfatlandırırız.

15.   Ve ahalisinin gaflette bulundukları bir vakitte şehre girdi, orada birbiriyle vuruşmada bulunan iki erkek buldu. Biri, kendi kabilesinden idi ve diğeri de düşmanından idi. Kendi kabilesinden olan düşmanından olana karşı ondan yardım diledi. Musa da ona bir yumruk vurdu artık onun ölümüne sebep olmuş oldu. Dedi ki: Bu şeytanın işindendir. Şüphe yok ki, o şaşırtıcı, apaçık bir düşmandır.

16.   Dedi ki: Yarabbi! Ben şüphe yok ki, nefisime zulmettim, artık beni bağışla. Bunun üzerine onu bağışladı. Muhakkak ki, çok bağışlayan, çok merhamet buyuran O'dur, O.

17 Dedi ki: Ey Rabbim! Bana verdiğin nimetler hakkı için artık ben suçlular için asla arka çıkmam.

18.   Derken şehirde korkarak, gözetleyerek sabahladı; Bir de gördü ki, kendisinden dünkü gün yardım isteyen, yine kendisine feryat ediyor, kendisinden yardım bekliyor Musa ona dedi ki:

19.   Ne zaman ki, her ikisinin de düşmanı olan kimseyi yakalamak istedi, o yardım isteyen dedi ki: Ey Musa Beni öldürmek mi istiyorsun? Nasıl ki, dünkü günde bir şahsı öldürmüştün. Sen yerde başka birşey değil, zorba olmak istiyorsun ve sen ıslah edicilerden olmak istemiyorsun.

20.   Şehrin uzak tarafından bir şahıs koşarak geldi, dedi ki: Ya Musa! İleri gelenler, seni öldürmek için senin hakkında istİsarede bulunuyorlar, hemen çık git şüphe yok ki, ben senin için iyilik sever olanlardanım.

21.   Bunun üzerine Hz. Musa'da oradan korkarak ve gözetleyerek çıktı. "Ey Rabbim! Beni o zalim olan kavimden kurtar" dedi.

Kasas Sûresi 22 - 28. Ayetler

22.   Ne zamanki, Medyen tarafına yöneldi dedi ki: Umarım Rabbim beni doğru bir yola iletir.

23.   Ne zamanki, Medyen suyuna vardı, üzerinde insanlardan bir topluluk buldu ki, hayvanlarına su veriyorlardı ve onların gerisinde iki kadın buldu ki, koyunlarını geri tutuyorlardı. Dedi ki: Nedir, ikinizin hâli? Dediler ki: Çobanlar suvarıp geri dönünceye kadar suvarmayız. Babamız ise çok yaşlıdır.

24.   Bunun üzerine Musa ikisi için suvarıverdi, sonra gölgeye çekildi de dedi ki: Yarabbi! Şüphe yok ki, bana indireceğin bir hayra muhtacım.

25.   Derken ona, o iki kadın dan biri, utanır bir halde yürüyerek geldi, "Muhakkak babam seni çağırıyor, bizim için sulayıvermiş olduğunun ücretini sana ödemek için" deyiverdi. Vaktaki Hz. Musa da ona geldi ve ona kıssayı anlattı, o zat da Dedi ki: Korkma, o zalim olan kavimden kurtulmuş oldun.

26.   O ikiden biri dedi ki: Ey babacığım! Onu ücretle çoban tut. Şüphe yok ki, ücretle tutacağın en hayırlı kimse, kuvvetli ve güvenilir olandır.

27.   Dedi ki: Ben muhakkak istiyorum bana sekiz sene çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikâh edeyim. Şayet kendiliğinden on yıla tamamlar isen o da kendi tarafındandır ve ben sana güçlük vermek istemem, inşallah beni iyi kimselerden bulacaksın.

28.   Hz. Musa da dedi ki: Bu taahhüd benimle senin aramızdadır. İki müddetten hangisini ödersem benim üzerime bir husemet yoktur. Allah da dediğimiz şey üzerine vekildir.

Kasas Sûresi 29 - 35. Ayetler

29.   Musa o müddeti bitirip ailesiyle yola çıkınca, tur tarafından bir ateş gördü. Ailesine dedi ki: Durunuz, ben şüphe yok ki, bir ateş gördüm, olabilir ki, ondan size bir haber veya o ateşten bir parça, getiririm, umulur ki ısınırsınız.

30.   Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ tarafından, ağaçtan şöyle seslenildi, ya Musa! Şüphe yok ki, âlemlerin Rabbi olan Allah benim, ben...

31.   Ve âsanı bırak. Ne zaman ki, onu sanki yılan imiş gibi deprenir gördü, arkasına dönerek kaçtı ve âsayı takibetmedi. Buyruldu ki: Ya Musa. Beri gel ve korkma. Şüphe yok ki, sen fazlasıyla emniyette olanlardansın.

32.   Elini yakanın içine sok, bembeyaz bir halde kusursuz olarak çıkıversin ve korkudan kollarını kendisine yapıştır. İşte bu ikisi Rabbin tarafından Firavun'a ve adamlarına karşı iki kesin delildir. Şüphe yok ki onlar yoldan çıkan bir kavim oldular.

33.   Dedi ki: Ey Rabbim! Muhakkak ben, onlardan bir şahsı öldürdüm, artık korkarım ki, beni öldürürler.

34.   Ve kardeşim Harun ise o lİsan bakımından benden daha düzgündür. İmdi onu da benimle beraber beni tasdik eden bir yardımcı olarak gönder. Şüphe yok ki, ben, beni yalanlamalarından korkarım.

35.   Buyurdu ki: Senin pazunu kardeşin ile kuvvetlendireceğiz ve size âyetlerimizle bir kuvvet vereceğiz ki, artık size erişemiyeceklerdir. İkiniz de ve size tâbi olanlar da elbette galip olanlardır.

Kasas Sûresi 36 - 43. Ayetler

36.   Ne zaman ki, Musa onlara bizim gayet açık açık âyetlerimizle geldi dediler ki: Bu başka birşey değil, ancak uydurulmuş bir sihirdir ve biz bunu evvelki atalarımızdan işitmedik.

37.   Musa da dedi ki: Rabbim, kendi katında kimin hidayet ile geldiğini ve hayırlı âkıbetin kimin için olacağını daha iyi bilendir. Şüphe yok ki, zalimler, kurtuluşa eremezler.

38 Firavun da dedi ki: Ey ileri gelenler! Ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum, haydi ey Haman! Benim için çamurun üzerine ateş yak tuğla yap hemen benim için bir köşk yapıver. Umulur ki, ben Musa'nın ilâhını görmüş olurum ve şüphe yok ki, ben onu Musa'yı yalancılardan sanıyorum.

39.   Ve o da Firavun'da askerleri de yeryüzünde haksız yere kibirlendiler ve sandılar ki, onlar bize döndürülmeyeceklerdir.

40.   Artık onu da, askerlerini de yakaladık, onları hemen denize atıverdik. Artık bak ki, zalimlerin akibeti nasıl oldu.

41.   Ve onları ateşe çağıran öncüler kıldık, kıyamet günü onlar yardım olunmayacaklardır.

42.   Ve arkalarına bu dünyada bir lânet taktik, kıyamet gününde ise onlar çok çirkin kimselerdendirler.

43.   Andolsun biz evvelki asırlardakileri yok ettikten sonra insanlar için kalp gözleri ve bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere Musa'ya kitap verdik. Gerek ki, düşünürler diye.

Kasas Sûresi 44 - 50. Ayetler

44.   Ve Musa'ya emri vahy ettiğimiz zaman sen Turun batı tarafından değildin ve sen görenlerden de olmadın.

45.   Ve lâkin biz nice ümmetler meydan getirdik. Onların üzerlerine ömürleri uzadı ve sen Medyen ahalisi arasında ikamet edip de onların üzerlerine âyetlerimizi okumuş olmadın, velâkin biz Peygamberler gönderir olduk.

46.   Ve sen Tur'un yanında bulunmuş olmadın, o vakit ki, biz seslendik. Ve lâkin Rabbinden bir rahmet olarak seni de Peygamber gönderdik tâki, senden evvel kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi sen uyarasın. Olabilir ki, onlar güzelce düşünürler.

47.   Ve eğer kendi elleriyle takdim ettikleri günahları sebebiyle kendilerine bir musibet İsabet edip de: Ey Rabbimiz! Bize bir Resûl göndermeli değil mi idin ki, artık âyetlerine tâbi olup da müminlerden olsa idik, diyecek olmasalardı onlara Resûl gönderilmezdi.

48.   Ne zamanki, onlara tarafımızdan hak geldi, dediler ki: Musa'ya verilenin benzeri buna da verilmeli değil mi idi? Evvelce Musa'ya verilmiş olanı da inkâr etmiş olmadılar mı? Dediler ki: İki sihir, birbirine yardım ettiler ve dediler ki: Biz şüphe yok hepsini de inkâr ediyoruz.

49.   De ki: Allah tarafından bir kitap getiriniz ki, o, ikisinden daha doğru olsun da ona tâbi olayım. Eğer iddianızda doğru sözlü kimseler iseniz.

50.   Artık senin bu teklifini kabul etmezlerse bil ki: Onlar ancak kendi heveslerine tâbi olmaktadırlar. Ve o kimseden daha sapık kim vardır ki, Allah tarafından bir delil olmaksızın kendi hevesine uyar. Muhakkak ki, Allah zalim kavmi doğru yola iletmez.

Sayfa 16 / 27

  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
 
 
  • İLETİŞİM