• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Kasas Sûresi 51 - 59. Ayetler

51.   And olsun ki, onlar için belki düşünürler diye sözü birbiri ardınca yetiştirdik.

52.   Bundan evvel kendilerine kitap vermiş olduklarımız, onlar buna da îmân ederler.

53.   Ve olara karşı Kur'anı okuduğu zaman dediler ki: Buna biz îmân ettik. Şüphe yok ki, bu Rabbimizden gelen hak bir kitaptır. Şüphe yok ki, biz bundan evvel Müslüman olmuştuk.

54.   İşte onlar ki, sabretmeleri sebebiyle mükâfatları kendilerine iki defa verilecektir. Ve onlar kötülüğü güzellikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan harcamada bulunurlar.

55.   Ve onlar, lüzumsuz bir söz işitince ondan yüz çevirirler ve derler ki: Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size aittir. Üzerinize selâm. Biz cahilleri aramayız.

56.   Şüphe yok ki, sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Bilâkis Allah dilediğini hidayete erdirir ve o, hidayete erecekleri en iyi bilendir.

57.   Ve dediler ki: Eğer seninle beraber hüdaya = İslâm'a tâbi olursak yurdumuzdan hemen çıkarılırız. Biz onlar için bir emniyetli haremi, sağlam bir mekân kılmadık mı ki, her şeyin ürünleri bizim tarafımızdan bir rızk olmak üzere onun için toplanır. Fakat onların çoğu bilmezler.

58.   Ve bir nice memleketleri de helâke uğrattık ki, ahalisi refahının çokluğuyla şımarmış idi. İşte şu onların yerleri ki, onlardan sonra pek azı müstesnâ kimseye ikametgâh olmadı ve bizler varisler olduk.

59.   Ve Rabbim memleketleri helâk edici olmadı; onların ana merkezlerine bir Peygamber gönderip de onlara âyetlerimizi okumadıkça ve biz ahalisi zalim olan kasabalardan başkasını helâk edici olmadık.

Kasas Sûresi 60 - 70. Ayetler

60.   Ve size herhangi bir şeyden verilmiş ise ancak dünya hayatına ait geçim vasıtası ve onun süsünden ibarettir. Allah katında olan ise daha hayırlıdır ve daha bâkidir. Artık akıl erdiremez misiniz?

61.   Ya kendisine güzel bir vaad ile vaadde bulunmuş olduğumuz, sonra da ona o vaad edilene erişecek olan kimse, kendisini dünya hayatının geçici menfaat ve zevkiyle yaşattığımız, sonra da kıyamet gününde ateş için huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir?

62.   Ye o gün ki, onlara seslenir de der ki: Nerede o ortaklarını ki, siz iddia ediyordunuz!

63.   Aleyhlerine söz hak olanlar diyeceklerdir: Ey Rabbimiz! Şunlar kendilerini saptırmış olduğumuz kimselerdir. Biz onları, kendi sapıttığımız gibi saptırdık onlardan uzaklaştık. Sana sığınırız onlar bize tapar olmadılar.

64.   Ve denilmiş olacak dır ki: Ortaklarınızı çağırınız. Artık onları çağırmış olacaklardır. Fakat kendilerine cevap vermiş olamayacaklardır ve azabı görmüş olacaklardır. Eğer onlar hidayete ermiş olsalar idi böyle azaba uğramay acaklardı.

65.   Ve o gün onlara seslenecek de diyecektir: Gönderilen Peygamberlere ne cevap verdiniz?

66.   Artık o gün haberler onlara karşı kör karanlık kesilmiş olacaktır. Onlar birbirine de soramayacaklardır.

67.   Amma tövbe eden ve îmân edip iyi işlerde bulunan ise, kurtuluşa ermişlerden olmasını umabilir.

68.   Ve Rabbin dilediğini yaratır ve seçer, onlar için ise seçim hakkı yoktur. Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve şanı yücedir.

69.   Ve Rabbin onların sinelerinin neler sakladığını ve neler ilân ettiklerini bilir.

70.   Ve Allah, O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur. Hamd önünde de sonunda da onun içindir. Ve hüküm O'na mahsustur ve ona döndürüleceksinizdir.

Kasas Sûresi 71 - 77. Ayetler

71.   De ki: Haber veriniz, eğer Allah geceyi kıyamet gününe kadar üzerinize daimî kılacak olsa Allah'tan başka tanrı kimdir ki, size bir ışık getiriversin, hâlâ işitmeyecek misiniz?

72.   De ki: Söyleyiniz, eğer Allah sizin üzerinize gündüzü daimî kılacak olsa Allah'tan başka hangi mâbuttur ki, size kendisinde istirahat edecek olduğunuz bir geceyi getiriverir. Hâlâ görmüyor musunuz?

73.   Ve onun rahmetindendir ki, sizin için geceyi ve gündüzü yarattı. Tâki dinlenesiniz ve onun fazlından dileyesiniz ve umulur ki şükredersiniz.

74.   Ve o gün ki, onlara seslenecek de nerede iddia ettiğiniz ortaklarını diyecektir.

75.   Ve her ümmetten bir şahit çıkarmış, artık delillerinizi getiriniz demiş olacağız. Binaenaleyh bileceklerdir ki, şüphe yok hakikat Allah içindir ve onlardan iftira ettikleri şey kaybolup gitmiş olacaktır.

76.   Şüphe yok ki, Karun, Musa’nın kavminden idi. Fakat onlara karşı haddi aştı ve ona hâzinelerden öylesini vermiş idik ki, onun anahtarları muhakkak kuvvetli, büyük bir cemaate ağır geliyordu. O vakit kavmi ona dedi ki: Şımarma! Şüphe yok ki, Allah şımarık olanları sevmez.

77.   Ve Allah'ın sana verdiğinde, ahiret yurdunu araştır ve dünyada olan nasibini de unutma ve Allah’ın sana ihsan ettiği gibi ihsanda bulunup ve yeryüzünde bozgunculuğu arzulama, şüphe yok ki, Allah bozguncuları sevmez.

Kasas Sûresi 78 - 88. Ayetler

78.   Dedi ki: Bu, ancak bende olan ilim sebebiyle bana verilmiştir. O bilmedimi ki, Allah evvelki nesillerden ondan daha kuvvetli ve daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmiştir ve günahkâr günahlarından sorulmaz.

79.   Derken Kârun kavmine karşı ihtİsamıyla çıkıverdi. Dünya hayatını isteyenler, dedi ki: Keşke Karun'a verilmiş olan şeyin misli bizim için de verilmiş olsa. Şüphe yok ki, o, pek büyük bir şans sahibidir.

80.   Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise dedi ki: Yazıklar olsun size! Allah’ın sevabı, îmân eden ve iyi amelde bulunanlar için daha hayırlıdır. Ona ise ancak sabredenler kavuşurlar.

81.   Derken onu sarayı ile beraber yere geçirdik. Ve ona Allah'tan başka yardım eden bir cemaat bulunmadı ve kendisine yardım edeceklerden de değildi.

82.   Ve dünkü gün onun yerinde olmayı temenni edenler, ertesi sabah diyorlardı ki: Vay sana! Şüphe yok ki, Allah kullarından dilediğine rızkı bol veriyor, dilediğine de az. Eğer Allah bize lûtfetmese idi elbette bizi de yerin dibine geçirmişti. Ay! Muhakkak ki, kâfir olanlar kurtuluşa eremezler.

83.   İşte ahiret yurdu, biz onu yeryüzünde ne böbürlenmek ve ne de bozgunculuk çıkarmak istemeyen kimselere veririz ve âkibet, takva sahipleri içindir.

84.   Her kim iyilik ile gelirse onun için ondan daha hayırlısı vardır. Her kim de kötülük ile gelirse artık o kötülük yapanlar da başkasıyla değil, ancak o yaptıktan ile cezalandırırlar.

85.   Muhakkak o zat ki, senin üzerine Kur'anı farz kıldı, elbette seni dönülecek yere döndürecektir. De ki: Rabbim, hidayetle geleni de ve apaçık bir sapıklıkta bulunanı da daha iyi bilendir.

86.   Ve sen kendine kitabın gönderileceğini ummuyordun, ancak Rabbinden bir rahmet olarak sana gönderilmiş oldu binaenaleyh sakın kâfirlere arka çıkma.

87.   Ve seni Allah’ın ayetlerinden, sana indirildiğinden sonra çevirmesinler ve Rabbine davet et ve sakın müşriklerden olma.

88.   Ve Allah ile beraber başka bir tanrıya da ibadet etme, ondan başka bir ilâh yoktur. Onun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm onundur ve ona  döndürüleceksinizdir.

Ankebût Sûresi 1 - 6. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Elif, Lâm, Mim.

2.     İnsanlar "îmân ettik" demeleriyle bırakılacaklarını ve kendilerinin imtihan edilmeyeceklerini mi sanıverdiler.

3.     Andolsun ki, onlardan öncekileri de imtihan ettik, elbette ki: Allah doğrulukta bulunanları da ve yalancı olanları da bilir.

4.     Yoksa kötülükleri yapanlar, bizden kaçıp kurtulacaklarını mı sandılar? Hükmettikleri şey ne kadar fena!

5.     Her kim Allah'a kavuşmayı ümit ederse elbette Allah’ın tâyin ettiği müddet, herhalde gelicidir. Ve o, hakkıyla işitendir, bilendir.

6.     Ve her kim cihâd ederse ancak kendi nefisi için cihâd etmiş olur. Şüphe yok ki Allah, elbette alemlerden müstağnidir.

Ankebût Sûresi 7 - 14. Ayetler

7.     Ve o kimseler ki, iman ettiler ve iyi işler yaptılar elbette onların kötülüklerini af ile örteriz ve elbette onları işlemiş oldukları şeyin en güzeli ile mükâfatlandırırız.

8.     Ve insana anası ve babası hakkında güzellik tavsiye ettik. Maamafih senin için hakkında hiçbir bilgi olmayan bir şeyi bana ortak koşasın diye uğraşırlarsa o zaman onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.

9.     O kimseler ki: îmân ettiler ve iyi işler yaptılar elbette onları sâlihler arasına katacağız.

10.   Ve insanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a îmân ettik der. Sonra Allah uğrunda bir eziyete uğrasa insanların işkencesini Allah’ın azabı gibi telakki eder. Andolsun ki, Rabbinden bir zafer gelecek olunca da elbette diyeceklerdir ki: Biz de muhakkak sizinle beraber bulunduk. Allah, âlemlerin kalplerinde olanı en iyi bilen değil midir?

11.   Ve elbette ki, Allah îmân edenleri bilir ve münafık olanları da bilir.

12.   Ve o kâfir olanlar, îmân edenlere dedi ki: Bizim yolumuza tâbi olun ve biz sizin hatalarınızı yüklenelim. Halbuki, onlar, bunların hatâlarından bir şey yüklenici değildirler, şüphe yok ki, onlar elbette yalancılardır.

13.   Ve elbetteki, onlar kendi ağırlıklarını ve kendi ağırlıklarıyla beraber nice ağırlıkları da yükleneceklerdir. Ve elbette iftira ettikleri şeylerden kıyamet gününde sorguya çekileceklerdir.

14.   Andolsun ki, biz Nuh'u kavmine gönderdik, artık aralarında elli yılı hariç, bin sene durdu. Nihayet onlar, zulümlerini sürdürürken kendilerini tufan yakaladı.

Ankebût Sûresi 15 - 23. Ayetler

15.   Fakat biz onu ve gemi arkadaşlarını kurtuluşa erdirdik ve onu o hadiseyi âlemler için bir ibret kıldık.

16.   İbrahim'i de hatırla o vakit ki, kavmine dedi: Allah'a ibadet edin ve ondan korkun. Bu, sizin için eğer bilmiş olsanız pek hayırlıdır.

17.   Siz ancak Allah'tan başka putlara ibadet ediyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah'tan başka kendilerine tapındığınız şeyler, şüphe yok ki, sizin için bir rızka sahip olamazlar. Artık rızkı Allah’ın katında arayınız ve ona ibadet ediniz ve ona şükür eyleyiniz, siz ancak ona döndürüleceksinizdir.

18.   Ve eğer yalanlarsanız, muhakkak ki, sizden evvel birçok ümmetler de yalanladılar. Peygamber üzerine de apaçık tebliğden başka bir şey yoktur.

19 Görmediler mi ki, Allah, yaratılanı ilk başta nasıl yaratıyor, sonra da tekrarlıyor. Şüphe yok ki, bu, Allah'a göre kolaydır.

20.   De ki: Yerde yürüyünüz de bir bakınız ki: Yaratmaya nasıl başlamış. Allah Teâlâ sonra da ahiret hayatını meydana getirecektir. Şüphe yok ki Allah Teâlâ, her şey üzerine fazlasıyla kadirdir.

21.   Dilediği kimseye azap eder ve dilediği kimseye de merhamet buyurur. Ve ona döndürüleceksinizdir.

22.   Ve siz onu ne yerde ve ne de gökte âciz bırakıcı değilsiniz ve sizin için Allah'tan başka bir dost, bir yardımcı da yoktur.

23.   Ve o kimseler ki, Allah’ın âyetlerini ve ona kavuşmayı inkâr ettiler, işte onlar, benim rahmetimden ümitlerini kestiler ve işte onlar için pek acıklı bir azap vardır.

Ankebût Sûresi 24 - 30. Ayetler

24.   Artık İbrahim Aleyhisselâm'ın kavminin cevabı: Onu öldürünüz veya onu yakınız demekten başka birşey olmadı. Fakat Allah onu ateşten kurtardı. Şüphe yok ki, bunda îmân eden bir kavim için elbette ibretler vardır.

25.   Ve dedi ki: Siz dünya hayatında aranızda bir sevişme sebebi olmak için Allah'tan başka putlar edinmiş oldunuz. Sonra kıyamet gününde bazınız, bazınıza küfür edecek ve bazınız bazınıza lânet eyleyecektir, varacağınız yer de ateştir ve sizin için yardımcılardan bir kimse de yoktur.

26.   Bunun üzerine ona Lût, îmân etti ve dedi ki: Şüphe yok, ben Rabbime bir hicret ediciyim. Muhakkak ki, mutlak güç ve hikmet sahibi olan O'dur, O...

27.   Ve ona İshak'ı ve Yakub'u bağışladık ve Peygamberliği ve kitabı onun soyundan gelenlere verdik ve ona dünyada mükâfatını verdik ve şüphe yok ki, o ahirette de elbette salih olanlardandır.

28.   Lût'u da hatırla o vakit ki, kavmine dedi: Şüphe yok, siz elbette öyle pek bir harekette bulunuyorsunuz ki, sizden evvel alemlerden hiçbir fert, onu işlemiş değildir.

29.   Siz hâlâ erkeklere yaklaşacak ve yolu kesecek ve toplantılarınızda çirkin şeyleri yapacak mısınız? Artık kavminin cevabı: "Eğer sen sadıklardan isen bize Allah'ın azabını getir" demekten başka birşey olmadı.

30.   Dedi ki: Ey Rabbim! O fesatçılar topluluğuna karşı bana yardım eyle.

Ankebût Sûresi 31 - 38. Ayetler

31.   Elçilerimiz, İbrahim'e müjde ile gelince, dediler ki: Biz muhakkak şu kasabanın ahalisini helâk edeceğiz Çünkü onun ahalisi, zalim kimselerdir.

32.   Dedi ki: Orada muhakkak ki, Lût vardır. Dediler ki: biz orada kim olduğunu daha iyi biliriz. Elbette onu ve ailesini kurtaracağız, karısı müstesnâ. O geride kalanlardan oldu.

33.   Ve o vakit ki, elçilerimiz Lût'a geldi. Lût onlar hakkında tasalandı ve onlar sebebiyle takati darlaştı. Ve dediler ki: Korkma ve üzülme, şüphe yok ki, seni ve aileni kurtaracağız, yalnız eşin müstesnâ. O geride kalanlardan oldu.

34.   Muhakkak ki biz, bu kasabanın ahalisi üzerine yaptıkları fıskları sebebiyle gökten müthiş bir azap indireceğiz.

35.   Andolsun ki, akıllıca düşünen bir kavim için oradan bir apaçık alâmet bırakmışızdır.

36.   Ve Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik dedi ki: Ey kavmim! Allah'a ibadet ediniz, ahiret gününe umut bağlayın. Ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

37.   Halbuki, onu yalanladılar, artık onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı da yurtlarında dizleri üzerine çöküvermiş kimseler olarak sabahladılar,

38.   Ve Âd ve Semud kavmini de helâk ettik muhakkak ki, sizin için onların oturmuş oldukları yerden "başlarına gelen felâketler açıklanmıştır ve şeytan onlara yaptıkları işleri süslü göstermiş de onları yoldan saptırmıştır. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.

Ankebût Sûresi 39 - 45. Ayetler

39.   Ve Karun'u ve Firavun'u ve Haman'ı da helâk ettik Andolsun ki, onlara Musa mucizeler ile gelmişti. Fakat onlar yeryüzünde böbürlendiler. Halbuki, onlar Helâkın önüne geçecek kimseler değildiler.

40.   Artık hepsini de kendi günahlarıyla yakaladık. Binaenaleyh onlardan bazıları üzerine bir rüzgâr gönderdik ve onlardan bazılarını şiddetli bir ses tutuverdi ve onlardan bazısını da yere batırdık ve onlardan kimisini de boğduk ve Allah onlara zulmedici olmadı. Fakat onlar kendi nefislerine zulmediciler oldular.

41.   Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, bir yuva edinmiş olan örümceğin durumu gibidir. Ve şüphe yok ki, yuvaların en çürüğü elbette ki, örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi.

42.   Şüphe yok ki, Allah kendisinden başka neye ibadet ettiklerini bilir. Halbuki, mutlak güç ve hikmet sahibi O'dur.

43.   Ve şu misâlleri ki, onları insanlar için getiriyoruz. Maamafih onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.

44.   Allah Teâlâ, gökleri ve yeri hak olarak yaratmıştır. Şüphe yok ki, bunda müminler için bir alâmet vardır.

45.   Kitaptan sana vahy edilmiş olanı oku ve namazı dosdoğru kıl. şüphe yok ki, namaz, hayâsızlıklardan ve yaramaz şeylerden alıkoyar. Ve elbette ki, Allah'ın zikri en büyüktür. Ve Allah ne yaptığınızı bilir.

Ankebût Sûresi 46 - 52. Ayetler

46.   Ve ehli kitap ile en güzel yoldan başkasıyla mücadele etmeyin. Onlardan zulmedenler ise müstesnâ ve deyiniz ki: bize indirilmiş olana ve size indirilmiş olana biz îmân ettik ve bizim ilâhımız ile sizin ilahınız birdir ve biz ancak ona teslim olmuş olanlarız.

47.   Ve işte sana böylece kitabı indirdik. Artık kendilerine kitap vermiş olduklarımız ona îmân ederler. Şunlardan da ona îmân edecek olanlar vardır. Ve bizim âyetlerimizi kâfirlerden başkası inkâr etmez.

48.   Ve sen ondan evvel hiçbir kitap okur olmadın ve sağ elin ile onu yazmadın. Öyle olsa idi elbette iptal etmeye çalışanlar, şüpheye düşmüş olurlardı.

49.   Hayır... O kendilerine ilim verilmiş kimselerin sinelerinde apaçık olan âyetlerdir ve bizim âyetlerimizi zalimlerden başkası inkâr etmez.

50.   Ve dediler ki: Onun üzerine Rabbinden mucizeler indirilmiş olmalı değil mi idi? De ki: O mucizeler ancak Allah'ın katindadır ve ben ancak apaçık bir uyancıyım.

51.   Onlara kâfi gelmedi mi ki, şüphesiz biz senin üzerine kitabı indirdik, onlara karşı okunmaktadır. Muhakkak ki, onda îmân eden bir kavim için elbette bir rahmet ve bir nasihat vardır.

52.   De ki: Benimle sizin aranızda Allah Teâlâ'nın şahit olması kifayet eder. O göklerde ve yerde ne olduğunu bilir. Ve o kimseler ki, bâtıla inanmışlar ve Allah'ı inkâr etmişlerdir. İşte hüsrana uğramış olanlar, ancak onlardır.

Ankebût Sûresi 53 - 63. Ayetler

53.   Ve senden azabı alelâcele isterler. Eğer tayin edilmiş bir vakit olmasa idi elbette onlara azap geliverirdi. Ve muhakkak ki, o, onlara kendileri farkında olmaksızın gelecektir.

54.   Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Halbuki, cehennem o kâfirleri elbette kuşatmış bulunmaktadır.

55.   O gün azap, onları üstlerinden ve ayakları altından saracaktır ve "yaptıklarınızı cezasını tadın" diyecektir.

56.   Ey îmân eden kullarım! Şüphe yok ki, benim arzım geniştir. Binaenaleyh bana ibadet ediniz.

57.   Her nefis, ölümü tadıcıdır, sonra da bize döndürüleceksiniz dir.

58.   Ve o kimseler ki, îmân ettiler ve iyi amellerde bulundular cihete ki, onları cennetten altlarından ırmaklar akan yüksek makamlara, içlerinde ebediyyen kalmak üzere yerleştireceğizdir. İyi amellerde bulunanların mükâfatı ne kadar güzeldir.

59.   O zatlar ki, sabrettiler ve Rablerine tevekkülde bulunurlar.

60.   Ve yeryüzünde yürüyen nice hayvanlar vardır ki, rızkını taşımıyor. Onları da sizleri de Allah Teâlâ rızıklandırır Ve o, hakkıyla işiticidir, bilicidir.

61.   Andolsun ki, eğer onlara sorsan ki, kim gökleri ve yeri yarattı? Ve güneşi ve ayı buyruğu altında tuttu? Elbette diyeceklerdir ki: Allah O halde nasıl çevriliyorlar?

62.   Allah, rızkı kullarından dilediğine bol verir, dilediğine de kısar. Şüphe yok, Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

63.   Andolsun ki, eğer onlara: Gökten suyu kim indirdi de onunla yeri ölümünden sonra kim diriltti diye sorsanız, elbette derler ki: Allah. De ki: Hamd Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu akıl erdiremezler.

Ankebût Sûresi 64 - 69. Ayetler

64.   Bu dünya hayatı eğlenceden ve bir oyundan başka birşey değildir. Ve hakikaten ahiret yurdu ise elbette ki, daimî hayat O'dur, eğer bilecek olsalar idi.

65.   Gemiye bindikleri zaman, dini Allah'a has kılmak suretiyle ihlasla duada bulunurlar. Fakat, onları selâmetle karaya çıkarınca, o vakit hemen şirke düşerler.

66.   Kendilerine verdiğimiz şeye nankörlük etsinler ve istifadede bulunsunlar diye. Fakat yakında bileceklerdir.

67.   Ya görmediler mi ki, biz güven içinde kutsi bir yer yaptık, halbuki, insanlar onların çevresinden zorla kapılıp götürülmektedir. Artık batıla mı îmân ediyorlar ve Allah’ın nimetine mi nankörlükte bulunuyorlar?

68.   Ve daha zalim kim vardır o, kimseden ki, Allah'a karşı yalan yere iftirada bulunmuştur. Veya kendisine geldiği zaman hak şeyi yalanlamıştır. Cehennemde kâfirler için bir duracak yer yok mudur?

69.   Ve o kimseler ki, bizim uğrumuzda cihadda bulundular, elbette onları bizim yollarımıza hidayet ederiz ve şüphe yok ki, Allah Teâlâ elbette iyi davrananlarla beraberdir.

Rûm Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Elif, Lâm, Mim.

2.     Rûm mağlûp oldu.

3.     Yerin en yakınında. Bununla beraber onlar mağlûbiyetlerinden sonra muhakkak ki, galip olacaklardır.

4.     Üç ile nihayet dokuz sene içinde. Önceden de, sonradan da emr Allah'a aittir ve o gün müminler mutlu olacaklardır.

5.     Allah’ın yardımı ile. Dilediğine yardım eder ve O, azizdir, râhimdir.

Rûm Sûresi 6 - 15. Ayetler

6.     Bu Allah’ın vâdi. Allah vadinden dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler.

7.     Dünya hayatından bir aşikâre olanı bilirler, ahiretten ise habersiz olanlar onlardır, onlar.

8.     Nefsleri hakkında tefekkürde bulunmadılar mı? Allah gökleri ve yeri ve bunların aralarındakilerini yaratmadı, ancak hak ile ve muayyen bir vakit için yaratmıştır. Ve şüphe yok ki, insanlardan birçokları Rab'lerine kavuşmayı elbette inkâr ederler.

9.     Yeryüzünde gezip de bakmadılar mı ki, onlardan evvelkilerin âkibetleri nasıl olmuştur. Onlardan kuvvetçe daha şiddetli idiler ve onların imar ettiklerinden daha ziyade yeri altüst etmiş ve imarda bulunmuşlardı ve onlara Peygamberleri açık deliller ile gelmişlerdi. Artık Allah onlara zulmeder olmadı velâkin onlar kendi nefislerine zulüm eder oldular.

10.   Sonra fenalık yapanların âkıbeti, pek fena oldu. Çünkü Allah’ın âyetlerini tekzib ettiler ve onlar ile alayda bulunur olmuşlardı.

11.   Allah halkı evvelâ yaratır, sonra onu geri çevirir, nihayet ona döndürüleceksinizdir.

12.   Ve o gün ki, kıyamet kopar, günahkârlar susup duracaklardır.

13.   Ve kendilerine şeriklerinden şefaat ediciler de bulunmuş olmayacaktır ve şeriklerini inkâr ediciler olacaklardır.

14.   Ve o gün ki kıyamet kopar, o gün birbirinden ayrılırlar.

15.   İmdi o kimseler ki, imân etmişler ve sâlih sâlih amellerde bulunmuşlardır, artık onlar bir bahçede sevinç içinde kalırlar.

Rûm Sûresi 16 - 24. Ayetler

16.   Fakat o kimseler ki, kâfir olmuşlar ve bizim âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalan saymışlardır, artık onlar da azap içinde kalmaya hazırlanmış olurlar.

17.   Artık akşamladığınız vakit ve sabahladığınız vakit Allah Teâlâ'ya tesbihte bulunun.

18.   Ve Hamd, göklerde ve yerde o'na mahsustur ve gündüzün nihayetinde de ve öğle vaktine vardığınızda da.

19.   Ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır ve yeri ölümünden sonra diriltir ve işte siz de öylece çıkarılacaksınız.

20.   Ve o'nun âyetlerindendir ki, sizi topraktan yaratmıştır, sonra siz şimdi insansınız, yeryüzüne yayılmaktasınız.

21.   Ve o'nun ây etlerindendir ki, sizin için nefislerinizden zevceler yaratmış, onlara ısınasınız diye ve aranızda bir sevgi ve merhamet yapmıştır. Şüphe yok ki, tefekkür edecek olan bir kavim için bunda elbette ibretler vardır.

22.   Ve o'nun âyetlerindendir: Semaların ve yerin yaradılışı ve dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu, muhakkak ki, bunda bilginler için elbette âyetler vardır.

23.   Ve o'nun ây etlerindendir. Gecede ve gündüzde uyumanız ve o'nun fadlından talepte bulunmanız. Şüphe yok ki, bunda kulak verip dinleyen bir kavim için elbette âyetler vardır.

24.   Ve o'nun ây etlerindendir. Size bir korku ve bir ümit olmak üzere şimşeği gösterir ve gökten bir su indirir de onunla yeri ölümünden sonra diriltir. Muhakkak ki, bunda da akıllıca düşünen bir kavim için elbette âyetler vardır.

Rûm Sûresi 25 - 32. Ayetler

25.   Ve o'nun ây etlerindendir. O'nun emriyle göğün ve yerin durması, sonra sizi bir çağırışla çağırdığı zaman derhal yerden çıkacaksınızdır.

26.   Ve onun içindir, göklerde ve yerde kim varsa, hepsi de o'na itaatkârdırlar.

27.   Ve o zât dır ki, halkı bidâyeten yaratır, sonra onu iade eder. Bu, o'na göre pek kolaydır ve o'nun için göklerde ve yerde en yüksek şan vardır. Ve o, azizdir, hakimdir.

28.   Sizin için kendi nefislerinizden misâl irâd etti. Sizi rızıklandırdığımız şeyde sizin için sağ ellerinizin mâliki olduğu köle ve cariye gibi şeylerden ortak olanları var mıdır ki, onda siz müsavi olasınız? Kendi nefislerinizden korktuğunuz gibi onlardan da korkasınız? İşte böyle âyetleri akılıca düşünen bir kavim için tafsilatlı olarak bildiririz.

29.   Fakat zulmedenler, bilmeksizin kendi hevalarına tâbi oldular. Artık Allah’ın dalâlete düşürdüğünü kim hidayete erdirebîlir? Ve onlar için yardım edecekler de yoktur.

30.   Artık yüzünü çevirerek nezih bir müvehhit olarak dine" Allah’ın yaradışına tut ki, insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaradışı için değişiklik yoktur. İşte müstakim olan din o'dur. Velâkin insanların çokları bilmezler.

31.   Hep o'na dönünüz ve o'ndan korkunuz ve namazı doğruca kılınız ve müşriklerden olmayınız.

32.   O kimselerden ki, dinlerini parçaladılar ve fırka fırka oldular. Onlardan her tâife, kendi yanlarında olan ile sevinicidirler.

Rûm Sûresi 33 - 41. Ayetler

33.   Ve insanlara bir ziyan dokunduğu vakit Rab'lerine dönerek o'na duada bulunurlar. Sonra onlara ondan bir rahmet tattırıverince o vakit onlardan bir güruh Rablerine ortak koşarlar.

34.   Onlara verdiklerimize nankörlük yapsınlar için öyle şirke düşerler İmdi faidelenip durunuz, artık yakında bileceksiniz.

35.   Yoksa biz onlara apaçık bir delil mi indirdik de o'na ortak koşmalarını bu mu söylüyor?

36.   Ve insanlara ne zaman bir rahmet tattırdı isek onunla sevinivermişlerdir. Ve işledikleri günah sebebiyle kendilerine bir kötülük İsabet edecek olursa o vakit de onlar ümitsizliğe düşerler.

37.   Görmediler mi ki, muhakkak Allah Teâlâ dilediği kimse için rızkı yayar ve daraltır. Şüphe yok ki, bunda inanan bir kavim için elbette ibretler vardır.

38.   Artık akrabana hakkını ver yoksula da, yolcuya da. Bu Allah’ın cemâlini dileyenler için pek hayırlıdır ve işte kurtuluşa erecek olanlar da onlardır.

39.   İnsanların mallarında artsın diye faiz kabilinden verdiğiniz şey Allah indinde gelişip artmaz ve Allah'ın rızasını dilediğimiz hâlde verdiğiniz zekât ise böyle değildir. İşte mallarını kat kat arttıranlar ancak onlardır.

40.   Allah o yüce zat dır ki, sizi yarattı, sonra sizi rızıklandırdı. Sonra sizi öldürür, sonra da diriltir. Hiç sizin Allah'a ortak koştuklarınızdan, bunlardan birini yapan var mıdır? Allah Teâlâ onların ortak koştuklarından münezzehtir ve çok yüksektir.

41.   İnsanların ellerinin kazandığı şey sebebiyle karada ve denizde fesat meydana geldi. Onlara yaptıkları şeylerin bazısını tattırsın için. Gerek ki, onlar dönüverirler.

Rûm Sûresi 42 - 50. Ayetler

42.   De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da bakınız ki, bundan evvelkilerin âkıbeti nasıl olmuştur. Onların ekserisi müşrik kimseler idi.

43.   İmdi yüzünü o müstakim dine çevir. Allah tarafından bir günün gelmesinden evvelki, o günü reddedecek yoktur. O gün fırka fırka olacaklardı.

44.   Kim kâfir olursa küfrü kendi aleyhinedir ve kim salih amelde bulunursa kendi nefisleri için konaklarını hazırlamış olurlar.

45.   Tâki, imân edenleri ve salih salih amellerde bulunanları fazlından mükâfatlandırsın, şüphe yok ki, o, kâfirleri sevmez.

46.   Ve onun âyetlerindendir. Rüzgârları müjdeciler olarak göndermesi ve size rahmetinden tattırması için ve emriyle gemilerin akması için ve onun fazlından arayıp kazanmanız için ve olaki şükredesiniz diye.

47.   Celâlim hakkı için senden evvel, kavimlerine Peygamberler gönderdik de onlara açık açık deliller ile gelmişlerdi. Artık günahkâr olanlardan intikam almış idik. Müminlere yardım etmek ise bizim üzerimize bir hâk olmuştur.

48.   Allah o Kerem sahibi yaratıcıdır ki, rüzgârları gönderir de bir bulut kaldırır, sonra onu gökte dilediği gibi yayar ve onu parça parça da eder. Artık görürsün ki, aralarından yağmur çıkıyor nihayet onu kullarından dilediğine kavuşturunca onlar hemen sevinirler.

49.   Halbuki, onların üzerlerine indirilmeden evvel ondan evvelce elbette ümitsizliğe düşmüşlerdir.

50.   Artık Allah’ın rahmet eserlerine bak, yeri ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturuyor. Şüphe yok ki, o, ölüleri elbette diriltecektir ve o, herşey üzerine fazlasıyla gücü yeter.

Rûm Sûresi 51 - 60. Ayetler

51.   Andolsun eğer, bir rüzgâr göndersek de onu o rüzgâr ile ekinleri sararmış solmuş görseler, elbette ki, onun ardından nankörlüğe başlarlar.

52.   Çünkü sen o dâveti ölülere duyuramazsın ve arkalarına dönüp giderlerken sağırlara da duyuramazsın.

53.   Ve sen körleri ve sapıklıklarından kurtarıp doğru yola iletici değilsin. Sen ancak âyetlerimize imân edenlere dinletebilirsin. İşte Müslüman olanlar onlardır.

54.   Allah o Büyük Yaratıcıdır ki, sizi bir zayıf şeyden yarattı, sonra zayıflık ardından bir kuvvet verdi, sonra da kuvvetin ardından zayıflık ve ihtiyarlık vücuda getirdi. Dilediğini yaratır ve o, öyle alimdir, kadirdir.

55.   Ve o gün ki, kıyamet kopar, günahkârlar dünyada bir saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar doğru sözden böylece çevrilir kimseler olmuşlardı.

56.   Kendilerine ilim ve imân verilmiş olanlar da dediler ki: Andolsun Allah'ın kitabında yazılmış olan diriltilme gününe kadar durdunuz. İşte bu, öldükten sonra diriltilme günüdür velâkin siz bilmez kimseler oldunuz.

57.   Zulmetmiş olanlara o günde özür dilemeleri kendilerine fâide vermez ve onlardan Allah'ın hoşnutluğunu celbeden birşey de istenmeyecektir.

58.   Andolsun ki, bu Kur'an'da insanlar için her türlü mİsali getirdik. Ve muhakkak ki, onlara herhangi bir âyet getirecek olsan elbette kâfir olanlar diyeceklerdir ki, siz bozguncu kimselerden başka değilsiniz.

59.   İşte bilmeyenlerin kalplerini Allah Teâlâ öylece mühürler.

60.   Artık sen sabret. Şüphe yok ki, Allah'ın vâdi haktır ve kesin şekilde imânı olmayanlar, seni hafif görecek olmasınlar.

Lokmân Sûresi 1 - 11. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Elîf, Lâm, Mîm.

2.     İşte bunlar, hakîm olan kitabın ayetleridir.

3.     Muhsinler için bir hidayet ve bir rahmettir.

4.     Onlar ki, namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtı verirler ve onlar ahirete kesin şekilde inanırlar.

5.     İşte onlar, Rab'lerinden bir hidayet üzeredirler ve işte kurtuluşa erenler de onlardır.

6.     Ve insanlardan öylesi de vardır ki, lâkırdının boş eğlencesini satın alır ki, bilgisizlikle Allah'ın yolundan sapıtsın ve o yol ile alay ediniversin. İşte onlar için hor ve hakîr edici bir azap vardır

7.     Ve ona karşı ayetlerimiz okunduğu vakit, sanki onu işitmemiş sanki iki kulağında bir sağırlık varmış gibi böbürlenerek arkasını döner. Artık onu pek acıklı bir azap ile müjdele.

8.     Muhakkak o kimseler ki, imân ettiler ve yararlı amellerde bulundular, onlar için de nimet cennetleri vardır.

9.     Oralarda ebediyyen kalıcılardır. Allah hak olarak vâd buyurmuştur. Ve o azizdir, hakimdir.

10.   Gökleri direksiz olarak yaratmıştır ki, onları görürsünüz ve yerde de sizi sarsmasın diye yüksek dağlar bırakmıştır ve orada her yürüyen hay vânlardan dağıtmıştır ve biz gökten su indirdik, artık orada her fâideli çeşitten bitkiler bitirdik.

11.   İşte bu, Allah’ın yarattığıdır. O halde bana gösteriniz ki, ondan başkaları ne yaratmıştır? Hayır... O zâlimler apaçık bir sapıklık içindedirler.

Lokmân Sûresi 12 - 19. Ayetler

12.   Yüce zatıma andolsun ki, Lokman'a Allah'a Şükret diye hikmet verdik ve her kim şükrederse ancak kendi nefisi için şükretmiş olur ve her kim de nankörlük ederse şüphe yok ki, Allah zengindir, hamde lâyıktır.

13.   Ve hatırla o vakti ki, Lokman oğluna nasihat ederek demişti ki: Allah'a ortak koşma, şüphe yok ki, şirk elbette pek büyük bir zulümdür.

14.   Ve insana ana ve babasını tavsiye ettik: Onu anası zaaf üstüne zaaf ile yüklenmişti. Onun sütten kesilmesi de iki sene içindedir. Bana şükret ve ana ile babana da. Dönüş de banadır. Dedik.

15.   Eğer kendisi hakkında hiçbir bilgin olmayan birşeyi bana ortak koşasın diye seni zorlarlarsa o vakit onlara itaat etme ve kendilerine dünyada mâruf veçhile musahip ol ve bana yönelenlerin yoluna tâbi ol. Sonra dönüşünüz banadır. Artık neler yapmış olduğunuzu size haber vereceğim.

16.   Oğulcağızım! Muhakkak ki, o yaptığın şey bir hardal tanesi ağırlığında olsa da bir kaya içinde veya göklerde veya yer içinde bulunsa Allah onu getirir, meydana çıkarır şüphe yok ki, Allah lâtiftir, habîrdir.

17.   Oğulcağızım! Namazı dosdoğru kıl ve mâruf ile emret ve münkerden nehy et ve sana gelen musibete sabr eyle. Şüphe yok ki, bu, kesinlikle gerekli işlerdendir.

18.   Ve insanlara avurdunu şişirme ve yeryüzünde çalımla yürüme, şüphe yok ki, Allah hiçbir böbürleneni, öğüneni sevmez.

19.   Ve yürüyüşünde dengeli ol ve sesini alçalt, muhakkaktır ki, seslerin en çirkini, elbette ki, eşeklerin sesidir.

Lokmân Sûresi 20 - 28. Ayetler

20.   Görmediniz mi ki: Allah Teâlâ sizin için göklerdekini ve yerde olanı musahhar kılmıştır. Ve üzerinize zâhiren ve batınen nimetlerini pek geniş surette itmam buyurmuştur. Ve insanlardan öylesi de vardır ki, ne bir ilme ve ne de bir rehbere ve ne de aydınlatan bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında mücadelede bulunur.

21.   Onlara "Allah’ın indirmiş olduğuna tâbi olun" denildiği vakit, dediler ki: Hayır... Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye tâbi oluruz. Ya şeytan onları alevli âteşin azabına dâvet eder olsada mı? yine tâbi olacaklar.

22.   Ve her kim samimi olduğu halde yüzünü Allah'a teslim ederse muhakkak ki, en sağlam kulpa sarılmıştır. Bütün işlerin âkıbeti, Allah'a dönecektir.

23.   Ve kim de küfre düşerse artık onun küfrü seni üzmesin. Onların dönüşleri bizedir. Artık onlara ne işler yapmış olduklarını haber vereceğiz. Şüphe yok ki, Allah sinelerde gizli olanı hakkıyla bilicidir.

24.   Onları biraz nimetlendiririz, sonra onları en şiddetli bir azaba atarız.

25.   Andolsun ki, onlara gökleri ve yeri kim yarattı diye soracak olsan elbette diyeceklerdir ki: Allah. De ki: Elhamdülillâh. Hayır... Onların pek çoğu bilmez.

26.   Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Şüphe yok ki, Allah’tır, gâni, hamîd olan O’dur.

27.   Muhakkak ki: Eğer yerde olan ağaçlar kalem olsa, deniz de mürekkep olsa ona arkasından yedi deniz de yardım eylese yine Allah’ın kelimeleri yazılmakla tükenmez. Şüphe yok ki, Allah Azizdir, hakimdir.

28.   Sizin yaratılmanız da, tekrar diriltilmeniz de ancak bir tek kişi yi yaratıp iâde etmek gibidir. Şüphe yok ki, Allah hakkıyla işiticidir, görücüdür.

Lokmân Sûresi 29 - 34. Ayetler

29.   Görmedin mi ki, şüphe yok Allah Teâlâ, geceyi gündüze katar ve gündüzü de geceye katar ve güneşi ve ayı da musahhar kılmıştır. Hepsi de muayyen bir vakte kadar akar gider. Ve muhakkak ki, Allah her işlediklerinizden haberdardır.

30.   Şu beyân olunanlar, şundandır ki, hak olan şüphe yok, ancak Allah Teâlâ'dır. O'ndan başka çağırdıkları hep bâtıldır. Ve muhakkak ki, Allah'tır, o çok yüce, çok büyük olan O’dur.

31.   Görmedin mi ki, muhakkak gemiler, denizde Allah'ın nimetiyle akar gider, size onun ayetlerinden göstermek için. Şüphe yok ki, bunda herbir çokça sabır eden, çokça şükür eden için ibretler vardır.

32.   Ve onları kara bulutlar gibi dalgalar sardığı zaman, onlar Allah'a dini ona tahsis ediciler olarak yalvarmaya başlamış olurlar. Sonra onları karaya selâmetle çıkardığı zaman onlardan mutedil olan vardır ve bizim âyetlerimizi ise pek çok gaddar ve pek nankör olandan başkası inkâr etmez.

33.   Ey insanlar! Rabbinizden korkunuz ve bir günden de endişe ediniz ki, bir baba evlâdından birşey ödeyemez, evlât da atasından birşey ödeyecek değildir. Şüphe yok ki, Allah'ın vâdi haktır. Artık sizi dünya hayatı sakın aldatmasın ve sizi o çok aldatıcı şeytan Allah hakkında şaşırtmasın.

34.   Şüphe yok ki, o kıyamet hakkındaki bilgi Allah indindedir ve yağmuru o indirir ve rahimlerde olanı o bilir ve hiçbir kimse, yarın ne kazanacağını kestiremez ve bir kimse hangi yerde öleceğini kestiremez. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ alimdir, habîrdir.

Secde Sûresi 1 - 11. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Elîf. Lâm, Mîm.

2.     Bu kitabın indirilişi, bunda şüphe yok ki, âlemlerin Rabbindendir.

3.     Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? Hayır... O, Hak'tır, Rabbindendir. Bir kavmi korkutasın ki, senden evvel kendilerine korkutur bir zât gelmiş değildir. Gerektir ki, onlar hidâyete ersinler.

4.     Allah, O zâttır ki, gökleri ve yeri ve bunların aralarında bulunanları altı günde yaratmıştır, sonra da arş üzerine istivâ buyurmuştur. Sizin için ondan başka bir velî ve bir şefaatçi yoktur. Artık iyice düşünmez misiniz?

5.     Bütün işleri gökten yere kadar tedbir eder. Sonra o iş ona bir günde yükselir: O gün ün miktarı, sizin saydığınızdan bin yıl kadar bulunmuştur.

6.     İşte O'dur, görünmeyeni de, görüneni de bilen, izzetli, merhametli olan.

7.     O ki, yarattığı herşeyi güzel kıldı ve insanın yaradılışına çamurdan başladı.

8.     Sonra onun zürriyetini bir dölsuyundan, hakîr zayıf bir sudan yaptı.

9.     Sonra onu düzeltti ve içerisine ruhundan üfürdü ve sizin için işitmeyi ve gözleri ve gönülleri yarattı. Pek az şükredersiniz.

10.   Ve dediler ki: Biz yerde gaîb olduğumuz zaman mı, muhakkak biz bir yeni yaradılışta bulunacağız? Evet... Onlar rab'lerine kavuşmayı inkâr eden kimselerdir.

11.   De ki: Size müvekkel olan ölüm meleği, sizin canınızı alacaktır. Sonra da Rabbinize döndürüleceksinizdir.

Sayfa 17 / 27

  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
 
 
  • İLETİŞİM